Hukuk davalarında uygulanan teksif ilkesi yani davanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı hem HMUK hem de HMK’ da kendine yer bulmuştur. Ancak yeni düzenlemedeki kanun maddesinin lafzından kaynaklı olarak bir takım sorunlar çıkmıştır. Sorunların merkezinde yasağın hangi aşamada başlayacağı yer almaktadır. Bu kapsamda çalışmamızda yasağın tanımına, kapsamına, başlangıç zamanına ilişkin bilgilere yer verilmiştir.
Taraflarca hazırlanma ilkesinin uygulandığı davalarda, taraflar teksif ilkesi çerçevesinde iddia ve savunmalarını belirli bir usulî şekil içerisinde ileri sürmelidir. Taraflar, yargılama kapsamında dayanmakta oldukları vakıaları, iddia ve savunma nedenlerini yasal mevzuat kapsamında belirtili sınırlar içerisinde belirli bir süre içerisinde ileri sürmelidir. Bu usulî şeklin dışına çıkılması halinde taraflar; kural olarak iddia veya savunmanın değiştirilmesi yahut genişletilmesi yasağı ile karşılaşılır.
HUMK VE TEKSİF İLKESİ
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 185 “Müddei, Müddeaaleyhin rızası olmaksızın davasını tevsi veya mahiyetin tebdil edemez. Aşağıdaki madde hükmiyle davadan feragat veya ıslah bu hükümden müstesnadır.”
Madde 202 – (Değişik birinci fıkra: 26/2/1985 – 3156/9 md.) Davalı cevap dilekçesinde karşılık dava da dahil olmak üzere bütün iddia ve savunmaları ile sebeplerini birlikte bildirmeye mecburdur. Müddealeyh cevap layihasını hasmına tebliğ ettirdikten sonra onun muvafakatı olmaksızın müdafaa sebeplerini tevsi veya tebdil edemez.
Ancak ıslah haliyle 186 ncı madde hükmü müstesnadır
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yukarıda yer alan maddelere göre davayı genişletme ve değiştirme yasağı davacı için davanın açılması ile, davalı içinse cevap dilekçesinin davacıya tebliğ edilmesi ile başlar. Bu durumda cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinin de yasak kapsamında olduğu anlaşılacaktır. Ancak 1086 sayılı Kanun, teksif ilkesi ile getirilen bu yasağın hak arama özgürlüğü ve hukukî dinlenilme hakkını ihlal etmemesi için, diğer tarafın rızası, ıslah, davadan feragat, davayı kabul ve müddeabihin temliki gibi yasağı aşma imkânlarını da getirmiştir.
HMK VE TEKSİF İLKESİ
HMK madde 141- (1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
Yeni düzenlemeyle beraber yasak kapsamında olan cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi yasak kapsamı dışına çıkarılmıştır. Yani süresi içerinde verilmiş bir cevaba cevap dilekçesinde davacı taraf iddialarını genişletebilir yeni vakıa ve deliller öne sürebilir. Yine aynı şekilde davalı ikinci cevap dilekçesiyle savunmasını değiştirebilir yeni deliller gösterebilir. Buraya kadar yeni düzenlemede sorun yokken tartışmalar ön inceleme aşamasının HMK ‘da kendine yer bulmasıyla başlamıştır.
ÖN İNCELEME AŞMASI VE TEKSİF İLKESİNİN BAŞLANGIÇ ZAMANI
HMK’ da yer alan değişikliklerin belki de en en önemlisi ön incelemenin getirilmesidir. Ön inceleme aşamasıyla beraber hakim dosyayı inceleyebilir. İlk itirazlar değerlendirilir. Böylece yargılamanın gereksiz uzamasının önüne geçilmiş olur. Ayrıca iş yükü fazlalığı nedeniyle neredeyse dosyayı okuyamayacak duruma gelen hakim dosyayı inceleyecek fırsatı da yakalamış olur.
Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (HMK m.137)
Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir (HMK m.138). İlk düzenlemede karşı tarafın ön incelemeye gelmemesi durumunda ön incelemeye gelen tarafın iddia ve savunmalarını değiştirmesi ve genişletmesi imkanına sahip olduğu yer almaktadır. Ancak sonradan yapılan değişiklik ile bu duruma son verilmiştir.
Dilekçeler teatisi aşamasında teksif ilkesi işlerlik uygulanmazken; dilekçeler teatisinden sonraki ön inceleme aşamasında iddianın ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı işlerlik kazanır. “Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile ön inceleme duruşmasına gelmeyen tarafın yokluğunda onun muvafakati olmadan iddia ve savunmanın genişletebilmesine ve değiştirilmesine imkân veren düzenleme kaldırılmıştır. Böylelikle ön inceleme duruşmasına gelemeyen taraf için uygulanan yaptırım kaldırılmıştır. Nitekim HMK’da “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi başlığı altında yer lan düzenlemede karşı tarafın ön inceleme duruşmasına gelmemesi durumu yer almamıştır.
İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi
MADDE 141-
(1) (Değişik:22/7/2020-7251/15 md.) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.
(2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
İSTİSNALAR:
Ön inceleme aşamasından sonra gerçekleşen tahkikat aşamasında ise, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı gereği taraflar, iddia ve savunmada bulunamazlar. Ancak bu aşamada ıslah ve karşı tarafın açık rızası ile iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yoluna gidilebilir. Bir başka ifadeyle ıslah ve karşı tarafın açık rızası, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağının aşılması araçları olup teksif ilkesinin uygulanmasını engeller. Bu nedenle hukukumuzda teksif ilkesinin katı halinin yerine yumuşatılmış biçiminin uygulandığı söylenebilir.
A) Karşı Tarafın Açık Rızası
Belirtilen araçların ilki karşı tarafın açık rızasıdır. Karşı tarafın zımni muvafakati bu bağlamda yeterli olmaz. İddianın ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesinin varlığı halinde hâkim duruma göre davacıya veya davalıya buna muvafakati olup olmadığını açıkça sorup ve beyanını tutanağa geçirmelidir. Hakim bu durumda iddianın ve savunmanın değiştirilmiş ve genişletilmiş şekliyle davayı karara bağlar
B) Islah
Yasağı aşan araçların ikincisi ise ıslahtır. HMK madde 176’da düzenlenmiştir. Açık rızanın alınmadığı hallerde taraflardan biri ıslah yoluna başvurabilir. Islah yasağın başlangıcından tahkikatın sona erme anına kadar yapılabilir. Çünkü bundan önceki aşamada taraflar iddiaları ve savunmalarını serbestçe değiştirip genişletebilirler. Islah ile tarafların yaptıkları usul işlemlerinde yapmış oldukları yanlışlıkları düzeltebilecekleri, eksiklikleri tamamlayabilecekleri ve bunun sonucunda adaletli karar verilebilmesini sağlamaya yönelik bir yoldur. Ancak teksif ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasını engelleyen ıslaha sürekli başvurulması yargılamanın uzamasına sebep olacağından sadece bir kez kullanılabileceği kabul edilmiştir.
İHLALİN SONUÇLARI
İlkeye uyulmadığı durumda hakim karşı tarafa rızasının olup olmadığını sorar. Karşı tarafın açık rızasının olmadığı ve ıslahın da yapılmadığı durumlarda; değiştirilmiş veya genişletilmiş iddia ve savunma yok hükmündedir. Ayrıca sonrasında açılacak davada tarafların, dava konusunun ve dava sebebinin aynı olması durumunda dava kesin hüküm nedeniyle reddedilir. Bu nedenle dava ve cevap dilekçelerinde vakıaların savunmaların delillerin yeterli ve tam gösterilmesi hak kaybına uğramamak açısından çok önemlidir.